Ejderhalar Gerçek mi? Mitolojide Ejderhalar
Warning: count(): Parameter must be an array or an object that implements Countable in /home/termalkaplicalar/mitolojiktanrilar.com/wp-content/plugins/onceki-yazi-linki/onceki_yazi_linki.php on line 56
Ejderhalar hiç şüphesiz dünyanın en mitolojik ve en popüler olan yaratıklarının başında gelmektedir. Ejderhaların tarihine ilişkin bilgileri Amerika’da, Avrupa’da, Hindistan’da, Çin’de olmak üzere birçok kültürde detaylı bilgi bulunmaktadır. Oldukça uzun ve eski bir geçmişe sahiptir ejderhalar. Yalnızca eski efsanevi hikayelerde değil günümüzün filmlerine, kitaplarına, dizilerine de konu olmuştur.
Ejderhalar gerçek mi?
Ejderha hikayelerinin net olarak hangi tarihte başladığı ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Devasa boyutlara sahip olan yılan benzeri yaratıklara ait hikayeler Sümerler ve antik Yunan tarihine kadar dayanmaktadır. Tarih boyunca bu ejderhalar ile ilgili olarak çeşitli rivayetler söylenmiştir. Bunlardan kimisi ejderhaların koruyucu ve faydalı olduğunu kimi de tehlikeli ve korkutucu olduğundan bahsetmiştir. Ancak bilinen bir şey daha vardı o da diğer mitolojik hayvanlardan herhangi bir farkı olduğu düşünülmediğidir.
Hristiyanlık ve Ejderhalar
İçindekiler
Hristiyanlığın tüm dünyaya yayılması ile birlikte ejderhalarla ile ilgili olan bir aldı da değişmiştir. Ejderhalar o dönem içerisinde uğursuz olarak görülmüş ve şeytanın bir tasviri olarak düşünülmüştür. Orta çağ döneminde birçok insan ejderhalar ile ilgili bilgileri İncil’den biliyordu. O dönemde yaşamış olan birçok insan ejderhaların var olduğuna ve şeytanı temsil ettiğine ciddi olarak inanmışlardır. Eyüp kitabı 41. Bölümde devasa büyüklükte ki Livyatan canavarı ile ilgili olarak detaylı bir tasvir bulunur. Bahsedilen bu tasvirde bu canavarın bir ejderha olabileceği akıllara gelmektedir. Bahsedilen o satırlar şu şekildedir;
“Sımsıkı kenetlenmiştir sırtındaki sıra sıra pullar, öyle yakındır ki birbirine aralarından hava bile geçmez. Birbirlerine geçmişler, yapışmış, ayrılmazlar. Aksırması ışık saçar, gözleri şafak gibi parıldar. Ağzından alevler fışkırır, kıvılcımlar saçılır. Kaynayan kazandan, yanan sazdan çıkan duman gibi burnundan duman tüter. Soluğu kömürleri tutuşturur, alev çıkar ağzından.”
Ejderhanın varlığına dair inanç yalnızca efsanelerde yer almamıştır. Somut kanıtlar ile de desteklenmiştir. En azından o dönem içerisinde yaşamış olan insanlar böyle olduğunu düşünüp buna inanmışlardır. Yaklaşık bin yıllık bir dönem boyunca dünyanın farklı yerlerinde bazı zamanlar içerisinde ortaya çıkan devasa büyüklüğe sahip olan kemiklere bir anlam verememişler. Ejderha ise bu dönemdeki insanlara bu kemiklerin ortaya çıkışının en mantıklı açıklaması geldiğinden ejderhaların var olduğuna inanmışlardır.
Ejderha Çeşitliliği
Kağıt kalem verildiğinde birçok insan zorlanmadan bir ejderha resmedebilir. Ancak akılda yer alan ejderha figürü hemen hemen ciddi farklılık gösterir. Kiminde kanat vardır, kiminde yoktur. Bazı ejderhalar o korkutucu alevleri ağzından püskürtürken bazıları püskürtemez. Bazı ejderhalar birkaç metre boyutundayken bazıları da yüzlerce metre boyutundadır. Kimi ejderhalar da okyanusların en derinliğinde ihtişamlı saraylarında yaşarken kimi ejderhalar dağlarda saklanmış olan mağaralarda yaşamaktadırlar.
Halk bilimcisi olan Carol rose “Devler, Canavarlar ve Ejderhalar: Folklor, Efsane ve Mit Ansiklopedisi” isimli kitabında ejderhalar ile ilgili olarak diğer yaratıklardan alınmış olan kompozit özelliklerden oluştuğu ve vücut renklerinin kırmızı, siyah, yeşil çok nadirde olsa bazen sarı ve mavi renklerde görülebildiğinden bahsetmektedir.
Ünlü zoolog Karl Shuker ise ejderhalar doğa tarihi isimli kitabında devasa büyüklükte ki yılanlardan, didralardan, gargoyelerden ve ejderha tanrılarının yanı sıra Basiliks, Wyvern, Cockatrice gibi çok aşina olunmayan ejderhaların da varlığından bahsetmiştir. Zoolog Shuker’ın değerlendirmesine göre ejderhaları o dönemin edebi ve kültürel beklentilerine göre bir bukalemuna benzetilmiştir. Oldukça gizemli olan bu yaratık yalnızca geçmiş dönemde kalmamıştır. Günümüzde yer alan birçok film ve diziye de konu olmuştur.
Ejderhaların Geçmişi
İzlemek anlamına gelen Dragon antik Yunanca’da “draconta” kökeninden gelmektedir. Bu durumda devasa büyüklükte ki ejderhaların filmlerde görmeye aşina olduğumuz altın hazineleri gibi büyüleyici olan hazineleri koruğuna işarettir. Ancak bu çokta mantıklı değildir. Çünkü neticede ejderha kadar büyük bir kuvvetli olan yaratık hazineye bekçilik ederek neyin bedelin ödemiş olabilir ki? Burada verilmek istenen esas mesaj ejderhanın hazineye bekçilik etmesi değildir, bundan ziyade bu yaratığı alt edebilecek yürekli şövalyelere verilecek olan sembolik bir hazinedir.
Mitolojide ejderhalar için öldürülmesi gereken vahşi ve korkunç, güçlü canavar olarak bahsedilmiştir. Bu yüzden varlıkları sadece kendileri için değildir, gözü bir şeyden korkmayan maceracılarında aşabileceği bir engel olarak bahsedilmiştir mitolojide. Elfler, troller, periler gibi mitolojik yaratıklar bazen düzenbazlıkla bazen de iyi niyet ile insanlarla etkileşim kurmuşlar. Ancak bu arada ki etkileşim ejderhada olduğu gibi düşmanca değildir.
Aziz George ve Ejderha Hikayesi
Hristiyan kilisesinin korkunç olan ejderhanın kılığına bürünen şeytan ile savaşıp tanrının vermiş olduğu ilahi kuvvete sahip olan azizlerin hikayesi günümüze kadar ulaşan efsanelerden biridir. Bu azizlerden en bilineni anlatılana göre ürkütücü ejderha ile yolu bir gün kesişen ve tehdit edilen ejderha avcısı ismi ile bilinen aziz George’dir. Efsaneye göre şehirde yaşayan halk her gün ejderhadan kendilerini korumak için koyun kurban etmişler. Şehirde yer alan son koyunda kurban edilince halk ne yapacaklarını bilemeden kara kara düşünmeye başlamışlar. Ve kura sırası ile insan kurban etmeye karar vermişler.
Kurada bir gün kralın kızı çıkmış. Kral bu duruma karşı çıkıp kızının kurban edilmesine engel olmaya çalışmış. Ancak halk prensesi kurban etmeye kararlıymış. O anda oradan geçen Romalı asker George durumu fark edince prensesi kurban edilmekten kurtarmış. Haç işareti ile hem kendini hem de prensesi koruyup ejderhayı öldürmüş. George’nin göstermiş olduğu ilahi kuvvetten çok etkilenen bölge halkı bu olaydan sonra Hristiyanlığa geçmiş.
Ortaçağ döneminden bu yana günümüze kadar olan süre incelendiğinde çok az insanın ejderhaların var olduğuna inandığı görülmüştür. Çünkü ejderha gerçek olamayacak kadar büyük, ürkütücü, korkunç ve masalsıdır. Gerçekten var olup olmadığı bilinememesine rağmen zihnimizde edindiği yer ağzından alevler püskürten dev bir canavardır.
Bir önceki yazımız olan Mitolojide İskandinav Tanrısı Thor Kimdir? başlıklı makalemizde iskandinav mitolojisi, mitolojide thor ve Mjöllnir Çekici hakkında bilgiler verilmektedir.