İnka Medeniyeti: Amerika Kıtasının Eski Sahipleri
Warning: count(): Parameter must be an array or an object that implements Countable in /home/termalkaplicalar/mitolojiktanrilar.com/wp-content/plugins/onceki-yazi-linki/onceki_yazi_linki.php on line 56
İnka medeniyeti, tarih öncesi uygarlıklar arasında en merak edilen, en fazla araştırılan, en çok ilgi çeken uygarlıklardan birisidir. Medeniyetin temelleri 11. yüzyılda Güney Amerika kıtasının batı kıyısındaki And Dağları bölgesindeki Cuzco şehri civarlarında Cuzco Krallığı’nın kurulmasıyla atılmıştır. O günden itibaren İnkalar sınırlarını genişleterek hızla büyümüş, And Dağlarında yaşayan toplulukların tamamını kendi çatısı altında birleştirmiştir. Bu gelişmelerin sonunda Pachacutec (Yer Sallayan) liderliğindeki İnkalar Amerika kıtasının keşfi öncesi bu kıtadaki en büyük imparatorluk olan İnka İmparatorluğunu kurmuşlardır. 16. Yüzyıla gelindiğinde Huescar ve Atahualpa isimli iki kardeşin hükümdarlık için yaşadığı iç çekişme imparatorluğu zayıflatmış, İspanyol işgalciler bölgeyi ele geçirmişlerdir. 1532 yılında başlayan işgaller 1572’ye kadar devam etmiş, son direnişlerin de başarısız olması sonucunda İnka medeniyeti resmen son bulmuştur.
Medeniyetin Tarihçesi
İçindekiler
Amerika kıtasına giden ilk insanların MÖ 12.000 yılında veya daha öncesinde Bering Boğazı’nın donmasıyla orayı bir köprü gibi kullanan Asyalılar olduğu düşünülmektedir. Kuzey Amerika’ya yayılan bu insanlar MÖ 10.000 yılı civarlarında ise Güney Amerika’ya inmeye başlamışlardır. And Dağlarında yapılan araştırmalarda MÖ 6.500 yılı civarlarında bölgede tarım yapıldığı ortaya çıkarılmıştır. Bulunan kalıntılar arasında patates, fasulye ve kırmızı bibere rastlanmıştır. Yine And Dağları ile Amazonlar arasında kalınan bölgede MÖ 2.000’li yıllardan kalma çanak, çömlek vb. Alet ve edevatlar bulunmuştur. Bu da bölgede tarım işlemesinin varlığını kanıtlamaktadır. Bu yıllarda kıyılarda balıkçılık, iç bölgelerde sulu tarım, dağlarda hayvancılık faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. İnka medeniyeti özellikleri için ortaya atılacak tezlerden birincisi olan “yerel kaynaklardan tam verim” prensibi, medeniyetin net olarak ortaya çıkmasından önce bölgeye yerleşen topluluklarda da görülebilmektedir.
inka medeniyeti
İnkalar 12. yüzyılda Manco Capac’ın öncülüğünde Cuzco şehrini kurarak genişlemeye başlayan bir kabile görünümünü almıştır. 15. yüzyılda ise Pachacuti komutasında yayılmaları hız kazanmıştır. Pachacuti, krallığı yeniden organize ederek bir imparatorluğa dönüştürmüştür. İnkalar, imparatorluklarına Tahuantinsuyu (Dört Çeyreğin Ülkesi) ismini vermişlerdir. Bunun sebebi ise imparatorluğun dört federatif eyaletten oluşmasıdır. Bu eyaletlerin isimleri Chinchasuyu (Kuzeybatı), Antisuyu (Kuzeydoğu), Contisuyu (Güneybatı), Collasuyu (Güneydoğu)’dur.
Mimari
İnka medeniyeti mimarisi, özellikle sadelik ve kullanışlılık temelleri üzerine kuruludur. Mimarideki karakteristik şekil ise “ikizkenar yamuk” tur. Bu şekil kapılar, pencereler ve duvarlar üzerinde tüm inka yapılarında kendisini göstermektedir. İnka kültüründe önemli bir yeri olan suyun da mimaride yansımaları vardır. Öyle ki her konuda sadelikten yana olan İnka mimarisinde dekoratif amaçlı şelale ve çeşmeler oluşturulmuştur.
Dini İnanç
İnkalar, çok tanrılı bir dine mensuplardır. Toprağı, denizi, güneşi, ayı vb. Temsil eden tanrılar vardır. Viracocha, diğer tanrıların yaratıcısıdır. Diğer tanrılara örnek olarak İnti güneş tanrısı, Mama Quilla ay tanrıçası, İlyapa ise iklim tanrısıdır.
Dini kutlamaların çoğunluğu hasat dönemlerinde yapılmıştır. Yine depremler, savaşlar ve imparatorların ölümü gibi sarsıcı olayların ardından kötü ruhları kovmak için hayvanlar ve hatta zaman zaman insanlar kurban edilmiştir. Dini törenleri mamacuna ismi verilen rahipler yönetmiştir. Manacunalar manasıtlarda yaşayıp dokuma yapmayı ve ekmek pişirmeyi öğrenmişlerdir.
İnkalarla Türkler Arasındaki Benzerlikler
Amerika yerlilerinin Bering Boğazı üzerinden Asya kıtasından geçmiş olduğu düşüncesi, bazı araştırmacılarda buradaki tüm medeniyetlerin Türk kökenlerine sahip olduğu düşüncesini doğurmuştur. İnkaların erkek çocuklarına bir kahramanlık gösterene dek isim vermedikleri, ad verme işlemlerinin merasimle yapıldığı ortaya konmuştur. Yine Türk geleneğinde bu durum bilinen bir gerçektir ve hatta Dede Korkut Hikâyeleri içerisindeki Boğaç Han’ın hikâyesinde detaylı olarak işlenmiştir. Kına yakma, beşik kertmesi, loğusa kadınların kutsal sayılması, loğusanın kırkının yapılması, ölülerin silahları ve atları ile gömülmesi de Türklerde olduğu gibi İnkalarda da uygulanan törelerdendir. Yine İnkalarda kopuz benzeri bir çalgının çalındığı, içkiye çira dendiği tespit edilmiştir.
Bir önceki yazımız olan Hristiyanlığı Benimseyen Türk Devletleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.